30 Aralık 2008

Makinem bozuldu!!

Link Kaynak: whattheduck

29 Aralık 2008

Ah Amazon!

Sirketimin noel hediyesi olarak verdiği Amazon online alışverişi çeki sayesinde hayatımın ilk online alışverişini yaptım (geçen hafta). Ancak, amazon' un bu kadar non-user friendly olduğunu, bu kadar az ürüne ve markaya sahip olduğunu bilmiyordum. Alışveriş çekine en çok sevinme nedenim wii için Mario kart oyununu almaktı ancak ülke sınırlamaları nedeniyle hevesim kursağımda kaldı. Öyle olunca da iş kitap ve dvd alışverişine dönüştü, ben de Haruki Murakami' nin Norwegian Wood, Roberto Savioni' nin "Gomorrah", Khaled Hosseini' nin "A Thousand Splendid Suns", Jamie Oliver' ın "Jamie's Italy" ve dvd olarak da Kevin Costner' ın başrolde olduğu 1987 yapımı "No Way Out" u aldım. Bu arada toplam alışverişin tax ve shipping bedelini öğrenmek için en son çıkış sayfasına kadar ilerlemeniz gerektiği ve bütçeyi aşmanız sebebiyle adım adım geri dönmeniz ve gerekirse yeni ürünler seçip aynı aşamalardan tekrar geçmeniz gerektiğini de eklemeden geçemeyeceğim. Ayın 22' sinde ki alışverişi tek seferde 8 Ocak' ta göndereceğini belirten site, sonradan karar değiştirip 2 aşamada göndereceğini son olarak da ikiye ayırdığı bölümü tekrar ikiye böldüğünü bildiren emailler gönderdi(!). Yani 5 parçalık sipariş, 3 seferde gelecekti, neyse ki bugün siparişin ilk(!) bölümü - Gomorrah & Jamie's Italy- elime ulaştı. Bundan sonra amazon' dan alışveriş yapmak mı - kalsın!!

24 Aralık 2008

New Year's Resolutions...

Hımm bakalım ne kadarını gerçekleştirebileceğim...

  • İtalyanca öğrenmek
  • Html ya da web tasarım kursuna gitmek
  • Çok spor, az yemek
  • Blogumla daha fazla ilgilenmek ;)
Çok da değilmiş dileklerim..hadi bakalım...

21 Aralık 2008

Duvarlarınız boş kalmasın!

Wall mural/decal/sticker - anlayacağınız birden fazla isimli bu ürünler son dönem favorim. Dönem dediğim 6-8 aya tekabül etmekte :). Offline olarak hiç bir yerde bulamasam da online mağazalardaki ürünlere bakarak yetiniyorum. Sizde odalarınıza hareket katmak istiyorsanız bence her tarz eve ve odaya uygun bir sticker bulabilirsiniz.

Uygulaması çok kolay bu ürün için pürüzsüz bir duvara sahip olmak yeterli, tek yapmanız gereken arkasındaki yapışkan koruyucuyu çıkarıp dikkatlice duvara yapıştırmak. Üstelik bıktığınızda ya da taşındığınızda da kolayca sökülebilir. Aşağıdaki ürünler http://www.wzppu.com/, www.domestic.fr, www.fermlivingshop.us sitelerinden.



...Ve son olarak aklımın kaldığı aynalar...

24 Eylül 2008

Graffiti dediğin...

...böyle olur!

10 Eylül 2008

Konsept otolar


Arabanız eviniz ile uyumlu olsun :)


İki arabada Paris' te Citroen bayiisinde sergilenmekteydi. İlginç olan Citroen bayiisinde ev aksesuarları, oyun kağıtları, kırtasiye malzemelerinin de satılmasıydı. Şanzelize' de gezerseniz otomobil galerilerini gezmeyi unutmayın, çünkü oto fuarlarında göreceğiniz konsept araçlar, en futuristik modeller ve yarış otoları bu galerilerde sergileniyor.

22 Ağustos 2008

Oh la la Paris!

Aşk şehri, Fransız Devrimi' nin başlangıç yeri..daha bir sürü sıfat sayabilirim Paris için... ama işte gerçekler:
  • Ağustos' ta gidiyor bile olsanız, orası Kuzey Avrupa sayılır, yani soğuk
  • İnanın 1 hafta bile şehri gezmeye yetmeyecektir, şehir büyük
  • Fransızlar ukala olabilirler ama kesinlikle yabancılara yardımcılar
  • Tatil sezonunda gidiyorsanız, ne yaparsanız yapın ama her yere erken gidin
  • Boşuna uğraşmayın Louvre bir günde gezilemiyor
  • Bağdat caddesi, Şanzelize' den çok daha uzun ;)
  • Garip ama gerçek, Paris diğer Avrupa şehirlerine göre ucuz
  • Paris' nın "meşhur" Boulangerie' lerinden biri, yani bildiğimiz fırın. Fransızlarda en az Türkler kadar ekmeğe düşkün. Gitmeden okuduğum şey, Parislilerin bu fırınlardan ekmek alıp, şarküterilere gidip sandviçlik malzeme ve şarap alıp, Seine nehri kenarında piknik yapıyor olduklarıydı. Bende bunun hayaliyle gittim ama fos çıktı... Lüksemburg parkı, şehrin içinde şirin mi şirin bir park. Karşıda görülen de Lüksemburg sarayı.

    Sacre Coeur...masal gibi

    Louvre' un meşhur piramidi!

    Seine nehri kenarındaki sahafçılar...Fransızca bilseydim bir sürü kitap toplardım herhalde...ama benim gibi fransızca bilmeyenler için harika vintage kartpostallar, posterler, teneke kutular da satıyorlar...

    Bunlarda bir aylığına Seine nehri kenarına kurulan plajlar. Nehre girilemese de Parisliler deniz kıyısındaymış gibi güneşlenebiliyor, canlı müzik dinleyebiliyor, çocukları özel olarak kurulan havuza girebiliyor...

    EuroDisney

    Herkesin çocukluğundaki hayal dünyası nasıl mı olur? İşte böyle olur :)

    15 Mayıs 2008

    "Alıntı"

    "Bunlar cam arkasından sakal öperek hırka takdis etmede dindarlık var sandılar. İnsanın nefesinden şifa umdular. Medeni nikáhı eksik bulup imam nikáhında keramet aradılar. Tespih sayısında hikmet buldular. Günahları rakamlarla ölçtüler. Duaları sesli yaptılar. Merasimle ruhlarını tatmin ettiler. Böylelikle eşyanın hayatına sayıları tatbik etmekle muazzam bir dini matematik sistemi meydana çıktı. Bu matematiğe sadakat imamın şartı oldu. Dinden bütün ruh sıyrılarak kendisiyle hiç alakası kalmayan bir iskelete iman adı verildi."

    "Şimdi son yıllarda dini neşriyat serbest olunca ortaya öyle bozuk, öyle çürümüş bir maya çıktı ki. Bu neşriyatın cehalet, ticaret ve düşüklükten berbat bir eser verdiğini hiç çekinmeden söyleyeceğim. Bunlar yirminci asrın buhranlı hayatının, halli fikir ve felsefe meziyetlerine şiddetli muhtaç olan meselelerinin karşısına, ilkçağların insanlarını bile güldürecek bir iptidailikle çıktılar. Kimi küçük çocuklar için masal olacak meseleler bunların sermayesidir. Lakin esas meseleleri ticaret yapmaktır."

    Soner Yalçın' ın 11 Mayıs tarihli yazısından alıntıdır, aslen bu sözler İslam Felsefecisi Nurettin Topçu' ya ait.
    Ne yazık ki okuyup araştırmayan, önüne sunulanı sorgulamadan kabul eden insanların dindarlığı aynen ilk paragraftaki gibi onun bunun yöneltmesi ya da kandırması ile oluyor.

    20 Nisan 2008

    08 Nisan 2008

    OHH BEE!

    Artık yetti...kendi sorunlarımızı kendimiz bile doğru düzgün tartışamazken, tutup birde AB, Avrupa basını da kendilerince (!) tartışmaya katılıyor. Ve ne yazık ki, müthiş medyamız onlara haddinden fazla değer verip, onların yorumlarını ekrana, gazete manşetlerine getiriyor. Bense kendi adıma ne zamandır yapmak isteyip de yapamadığımı, Türkiye' de olup bitenin gayet taraflı bir şekilde anlatıldığı, The Economist' in 5 Nisan sayısındaki 3-4 makaleye cevap yazarak yapmış oldum. Editoryal anlamda bir şey değişirmi bilmem, ama içim rahatladı! The Economist'in her sayısında muhakkak bir makale Türkiye hakkında, dergiyi www.economist.com adresinden de okuyabilirsiniz.

    24 Mart 2008

    Neyzen Tevfik' ten...

    Be Hey Dürzü

    Ne ararsin TANRI ile aramda!...
    Sen kimsin ki orucumu sorarsin?
    Hakikaten gözün yoksa haramda
    Basi açiga niye türban sorarsin?
    Raki, sarap içiyorsam sana ne.
    Yoksa sana bir zararim, içerim.
    Ikimiz de gelsek kildan köprüye,
    Ben dürüstsem sarhosken de geçerim
    Esir iken mümkün müdür ibadet?
    Yatip kalkip ATATÜRK'e dua et.
    Senin gibi dürzülerin yüzünden,
    Dininden de soguyacak bu millet
    Isgaldeki hali sakin unutma.
    ATATÜRK'e dil uzatma sebepsiz.
    Sen anandan yine çikardin amma
    Baban kimdi bilemezdin serefsiz.

    22 Şubat 2008

    3 film birden

    Televizyon programı ismi gibi oldu. Herneyse amacım yakın zamanda izlediğim 3 filmi sizlere tanıtmak. İlki "Atonement", Ian McEwan' ın aynı adlı romanından uyarlanmış, başrolünde Keira Knightley' in rol aldığı film, her ne kadar aksiyon olmasa da müthiş kurgusuyla insanı ekrana bağlıyor. Konudan bahsetmek istemediğimden diğer filme, "3:10 to Yuma" ' ya geçmek istiyorum. Bilenler bilir, bu film aslında orjinalinin reprodüksiyonu ve başrolleri Russell Crowe ve Christian Bale paylaşıyor. İlginç olan Western film sevmem, o yüzden eskiden pazar sabahları da pek çekici gelmezdi bana (TRT sağolsun)...eminim Western film seven pek kadın da yoktur. Ama bütün o vahşi batı önyargısından ve filmde ki kadın oyuncu azlığını bir kenara bırakırsak, kendini merakla izlettiren bir film. Üçüncüsü ve beni en etkileyeni ise "Persepolis". Persepolis aslında bir çizgi animasyon. Konusu İran devrimi ve film özellikle İranlı bir küçük kızın - daha sonra genç kızın- gözünden anlatılıyor. Özellikle şu günlerde izlenmesi tavsiye olunur. "Özgür" bir ülke nasıl daha fazla "özgürlük" isterken, aslında özgürlüğün ö' sünün bile geçmediği bir hale gelebiliyor öğrenmek isterseniz, izleyin! Son olarak 3 filmin de farklı dallarda, Oscar adayı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim...

    14 Şubat 2008

    Af buyrun!

    Yine uzun zaman oldu ve ben yine hiç bir şey yapmadım. İhmalkarlığın tüm yönlerini barındıran ve suçluluk duymayan ben, blog oluşturup, heyecanla yazmaya başlayıp, sonra ihmal etmeye başlamamdan dolayı büyük suçluluk duyuyorum. Neyse uzatmayayım, pişmanım :( Ama en kısa zamanda "resimleri için tıklayınız" gazeteciliği ile geri döneceğim :) .